Büyük deniz de küçük balık mı, küçük deniz de büyük balık mı olmak istersin?

Görüşüme katılmayanlar olabilir, ancak hep savunduğum bir tez vardır. İş hayatına ‘’küçük şirketler’’ de başlayacaksın. Tabi gelişime ve önerilere açık bir yöneticin/patronun olacak. ‘’Dediğim dedik çaldığım düdük’’ mantığında ki patronlardan birine denk geldiysen yandın! Arkana bile bakmadan kaçarak uzaklaşmanı tavsiye ederim. Asla bu zihniyeti değiştiremeye çalışma! Boşa kürek çeker ve bir arpa boyu yol alamazsın.

Bu düşüncemin en önemli sebebi; küçük şirketlerde sınırlarının geniş ve hareket kabiliyetinin yüksek olmasıdır. Sistemler tam oturmuş değil bir kere. Süreç tanımlama mantığı yok ve her şey, o işi yapan kişi işten ayrıldığı anda sil baştan oluyor. Dene, yanıl, yap, boz ve tekrar dene! En önemlisi kendi sistemini kurma şansın var. Tabi burada dene yanıl derken, saçma sapan hatalar yapmaktan ve gereksiz riskler almaktan bahsetmiyoruz. Mantık çerçevesi içinde ve şirketin amaçları ile doğru orantılı fikirler ve projelerden bahsediyoruz. Bu şirketlerde çok yüksek ihtimal ile iş tanımın ve sorumluluk alanın net olmaz. Belki seninle hiç alakası olmayan işler de yaparsın. Ancak hiçbir zaman bana ne katacak diye düşünme. Emin ol hiç ummadığın bir zamanda mutlaka faydasını göreceksin. Evet biraz yorucu ve sancılı, ama bir o kadar da öğretici ve geliştirici bir süreç olacaktır senin için. Çünkü yaşayarak öğrenecek ve deneyimlediklerini özümseme şansına sahip olacaksın. Ayrıca daha fazla sorumluluk alacağın için üst pozisyonlara yükselme imkânın bu şirketlerde çok daha fazla olacaktır.

Kurumsal tabir edilen büsssbüyük firmalara gelince; genelde görev tanımları belli ve tüm süreçleri tanımlıdır. İşlerin kâğıtta yazıldığı gibi yürümediği zamanlarda olur. İşte! Ne kadar ’’KURUMSAL’’ denilebilirse… İçi seni dışı beni yakar! O konulara çok fazla girmek istemiyorum. Biz ideal durumdan bahsedelim. Bu şirketlerde genelde bürokratik süreçler küçük şirketlere göre çok daha fazla ve sıkıdır. Bir öneri de bulunsan taaaa bilmem kime kadar gidecekte, incelenecekte, onaylanacakta, süreç değişecekte… Sana ‘’aferin’’ diyecekler… Ölme eşeğim ölme…

Küçük şirketler öyle mi?

Çalışan: Patron! ‘’Diyorum ki artık kulağımızı tersten tutsak ne dersin? ‘’ 09:50:10

Patron:  ‘’ Aaa iyi bir fikir olabilir! Dur bakalım bir de öyle deneyelim’’ 09:50:40

Yani… Saliseler ile karar verilir ve saatler içinde de uygulamaya geçilir. Gelişmeye çalışan küçük şirketlerde yaşayabileceğin olumsuzluklara da hiç girmeyeceğim. Küçüğünün derdi ayrı, büyüğünün derdi apayrı. Burada saymakla bitiremeyiz. Biz kendimizi geliştirme ve deneyim kazanma açısından bakıyoruz şuan duruma.

Kendi adıma hiçbir zaman çalışacağım şirket; ilk 50 şirket arasında olsun, şöyle büyük olsun, böyle kurumsal olsun, yok spor salonuda olsun, sosyal aktivitede patlama yaşasın vs. gibi heveslerim ve amaçlarım olmadı.

Şimdiye kadar tek önemsediğim şey bu iş bana ne katar, ne öğrenirim ve kendimi nasıl daha fazla geliştiririm oldu. Bundan sonra da öyle olacak… Tabi bununla birlikte zamanla maddi değerimde deneyimlerim/başarılarım ile birlikte aynı orantı da artmış oldu. Şimdiye kadar çalıştığım ufacık şirketlerde kocaman deneyimler kazandım. Fikirlerime değer veren, bana gelişme imkânı sunan, sorumluluk almama izin veren, maddi haklarıma saygı duyan yöneticiler ile daha samimi bir ortamda ve çok mutlu bir şekilde çalıştım. Yani küçük denizde büyük balık oldum.

Çalıştığım şirketler ile olan ilk görüşmemde yöneticilerimden pozitif elektrik aldım ve ne mutlu bana ki doğru kararlar verdim.

Tabii şansta benden yana oldu.

Sonuç olarak kurumsal şirketlerinde patron şirketlerinin de kendine göre olumlu olumsuz yönleri var. Tüm riskleri değerlendirip kararını sen vereceksin. Senin ilk hedefin kendini daha daha çok geliştirmek olsun. Deneyim kazandıktan sonra ben artık büyük denizde küçük balık olmak istiyorum dediğin zamanda şansın bol olsun.

İyi insanlar ve iyi fırsatlar ile karşılaşman dileğiyle…

Sevgiler, saygılar…